-
ENGİN ÖNEN
Tarih: 04-11-2025 20:01:00
Güncelleme: 04-11-2025 20:01:00
Hiç alışık olmadığımız bir durum. Çeşme Belediye Meclisinde, kayda değer bir muhalefet ve yönetim eleştirisi yapılmaz. Uzun süredir CHP belediyeyi yönetmesine rağmen, AKP ya da MHP’li meclis üyeleri ve ilçe örgütleri kayda değer bir muhalefet yapmazlardı.
Geçen dönem MHP İlçe Başkanı Gökhan Çelik, bir ara Ekrem Oran’a yönelik eleştiriler yapmaya başlamıştı ama bir süre sonra görevden alınmıştı. Geçen dönemlerde belediye meclisinde muhalefeti oluşturan üyeler hep sessizliği tercih etmişti.
Yerel siyasetin dinamikleri de bunda rol oynuyordu sanırım. MHP veya AKP’li yerel siyasetçiler genellikle CHP’li belediye yönetimi ile iyi ilişkiler içinde olmuşlardı. Hatta son aday belirlenme sürecinde Lal Denizli, CHP adayı ilan edilince, hem o andaki başkan Ekrem Oran hem bir önceki Başkan Muhittin Dalgıç, ekipleri ile ayrı ayrı toplantılar yapmıştı.
Acaba “yerli aday” kampanyası ile çıkabilir miyiz diye. Hem Dalgıç’ın hem de Oran’ın ekibinde AKP ve MHP’li siyasetçiler yer alıyordu. Bu çok önemli, bir detay Çeşme siyaseti için.
Gelelim yeni döneme. İlginçtir, Çeşme Belediye Meclisinde yer alan MHP’li meclis üyelerinin bir bölümü, muhalefet yapmaya başladı. Aslında yadırganacak bir durum yok. Normali bu aslında ama eski köye yeni adet getirilmişti.
MHP’li üç meclis üyesi sık sık, basın açıklaması yapıp, belediye yönetiminin karar ve uygulamalarını eleştirmeye başladılar. İhaleleri, arsa satışlarını, personel politikasını eleştirdiler. Borç kapatmak için arsaların satıldığını, aşırı derecede personel alımı sonucunda, belediye bütçesinde yatırım için pay kalmadığını açıklamaya başladılar.
Verdikleri rakamlar ilginçti. Bütçenin %80’nin personele gittiğini, geriye kalanın da, konser ve festivallere harcandığını söylüyorlardı. Hatta belediye yönetiminin kamu kaynaklarını satmasına ek olarak, Port Alaçatı’da belediye arsasında imar planı olmayan inşaatlar için suç duyurusunda da bulundular.
Bir süredir, Çeşme Belediyesinin arsa satış kampanyasını MHP İlçe Başkanı da sistematik olarak eleştirmeye başladı. Bunun üzerine Kasım ayı Meclis toplantısında Belediye Başkanı Lal Denizli, borç ödemek için değil, yatırım için arsa satıyoruz şeklinde cevap verdi. Ülke genelinde AKP ve MHP’li belediyelerin de aynı yolu izlediğini açıklamasına ekledi.
Belediyeye bağlı şirketlerde çok sayıda İstanbullu personel istihdamı ve şirketlerin kötü yönetim nedeniyle borç batağının bir parçası olduğu iddiasında olan MHP’li Meclis Üyeleri, Denizli’nin bu açıklamalarından ikna olmuş gözükmüyorlar.
MHP İlçe Başkanı, “Çeşme hepimizin, Çeşme satılık değildir” derken çok haklı ama Bakanlık buradaki hazine arazilerini satmaya başlayınca, Çeşme Belediyesinde iktidar ve muhalefet farkı kalmıyor maalesef. O zaman belediyenin arsa satışına yönelik haklı eleştiriler, samimiyet testi açısından zayıflıyor.
Bundan 12 yıl önce, Çeşme, Büyükşehir Belediyesine bağlanmadan önce ve Başkan Faik Tütüncüoğlu zamanında, Belediyenin borcu yoktu. Kasasında ciddi sayılabilecek para da vardı. O zamandan beri her geçen yıl artan bir borç grafiği var ve bunu açıklayabilecek düzeyde bir alt yapı çalışması söz konusu değil.
Tabi ki, iktidarın CHP’li belediyelere yönelik silkeleme politikaları, bu kurumları zora soktu ama en az bunun kadar etkili diğer bir faktör, belediyelerin, personel ve bütçe politikasındaki himayeci ve denetimsiz uygulamaların da payı var. Şeffaf bir yönetim sergilenmediği için, ihale ve harcamaların açıklanmadığına tanık oluyoruz.
Aynen ülke yönetimi gibi kentlerimizde de, siyaset, hazine olanaklarının yağmasından pay kapmak ve himaye ilişkilerinden beslenen kadrolarla verildiği için, bu kısır döngü devam ediyor maalesef. Bu parti ayrımı olmaksızın böyle.
CHP, önce “toplumcu belediyecilik” tanımı kullanmıştı yetmişli yıllarda, doksanlarda “sosyal belediyecilik” tanımı tercih edilmeye başlandı. Günümüzde müteahhit dayanışması ve adam kayırmaya dayalı belediyecilik uygulamada.